Peygamberin vefatından sonra halifeler döneminde yapılan fetihlerle oluşan düşünce dünyasındaki gelişmeler, bazı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Başta kader konusu olmak üzere Allah’ın sıfatları ve insanın özgürlüğü gibi meseleler tartışılmaya başlanmıştı. Bunun neticesinde hicri I ve II. asırlarda bir takım oluşumlar sahneye çıkmaya başladı. Böyle bir ortam, doğru bir inanç sisteminin ortaya konulmasını gerektirdi. Böylece akâid türü metinler yazılmaya başlandı. Genelde Hanefî-Matürîdî geleneğinde akâid türü eserlerin yazılması Ebû Hanife (ö. 150/767)’nin el-Fıkhü’l-ekber’i ile başlatılır. Daha sonraları Tahavî (ö. 321/933)’nin Akîdetü’t-Tahâvî’si, Semerkandî (ö. 342/952)’nin es-Sevâdü’l-a’zam’ı, Ebü’l-Leys es-Semerkandî (ö. 373/983)’nin el-Akîde’si ve Ömer en-Nesefî (ö. 537/1142)’nin Akâidü’n-Nesefî’si ile devam etmiştir. Çalışmamızda Matürîdî ekolünde akâid metni yazma geleneğinin nasıl oluştuğunu ve yazılan metinlerin belli başlılarını bir arada tanıtmaya çalışacağız. Bu çalışmada şerh, haşiye ve tercümelerden ziyade metinlerin bizzat kendilerini incelemeyi hedeflemekteyiz.
During the period of the caliphs after the death of the Prophet, developments in the world of thought, which appeared with the conquests, brought with them some debates. Topics such as the attributes of God and the freedom of man had begun to be debated. As a result of this in the first and second centuries of the Hijri calender, a number of institutions began to appear on the scene. Thus did it become necessary that texts of religious doctrines be written. In the tradition of Hanefi-Maturidi, the writing of doctrinal texts was started by the Fıkhu'l-Akbar of Abu Hanifa (d. 150/767). Later Tahawi's (d. 321/933) Akîdetü't-Tahâvî, Samarkandi (d. 342/952)’s As-Sevâd al-Azam, Abu Leys as-Samarkandi’s (d. 373/983) Al-Akida and Nasafi’s (d. 537/1142) Akaidu’n-Nasafi continued to follow. In our work, we will try to show how the tradition of writing texts in Maturidi's school was created and try to present these points.